"Some say the tragedy of Delirium is her knowledge that,despite being older than suns, older than gods, she is forever the youngest of the Endless, who do not measure time as we measure time, or see the worlds through mortal eyes."
(The Sandman -IV- Season Of Mists by Neil Gaiman)
30 Mart 2006 Perşembe
cocuk oyunlari
"yerden yüksek oynayan kaleye mum diksin
yerden yüksek oynayan kaleye mum diksin
kale kapanıyor, elini çeken oynamiyor!"
peşisıra avcunu kapar içerde parmağı kalanlarla oyun oynanmaya başlardı...
aç kapıyı bezirganbaşı:
"aç kapıyı bezirganbaşı
bezirganbaşı
kapı hakkı ne alırsın, ne verirsin
arkandaki yadigar olsun
yadigar olsun
bir sıçan, iki sıçan, üçte kapan"
bizden size kim düşer? [mendilim köşe köşe]:
iki grup karşılıklı dizilip elele tutuşur bir grup diğerine "bizden size kim düşer (mendilim köşe köşe bizden size kim düşe)?" der ismi söylenen koşarak bu zinciri kırmaya çalışır, çok çamur oyundur. zincir kırılırsa kaptığını kendi grubuna geri götürür, kıramazsa o gruba dahil olur.
dansa davet:
pek hatırlamamak ile beraber şu kadarını söyleyebilirim ki kızlar erkekler karşılıklı dizlir her çocuk oyunu gibi bir tekerlemeyle bir erkeklerden bir kızlardan sırayla birisi gider dansa davet ederdi. kız isterse sırıtır, istemezde "hıh" ifadesiyle arkasını dönerdi. teklifi kabul eden ve edilen el ele sıra başına geçer en sona ve dona kalanlar ellerini yukarı da birleştirmiş çiftlerin arasından dayak yiye yiye en az hasarı almaya çabasıyla koşarak geçmeye çalışırdı.
ebe tura bir (i)ki üç [ende tura bir (i)ki üç]:
tilki tilki saat kaç benzeri bir oyundur. ebe gruba arkası dönük "ebe tura bir ki üç" der döner, başlangıç sınırından beri adım atanlar o anda donmuş olmak zorundadır, hareket eden ve ebenin gördükleri başa döner. ebe şaşırtmaca verip "ebe tura çirkin" diyebilir, o zaman verdiği anahtar kelimeye göre bir pozda donmak farzdır yoksa anahtar kelimeye uygun poz veremeyenle birlikte başa dönersin.
etek açmaca:
bir ilkokul cagi oyunudur. genelde erkeklerden birinin ya da fettan bir kizin yanindan gecen kizin etegini kaldirmasiyla baslar ve kiz erkek herkes ortamdaki kizlarin etegini acmaya calisir bir ton cigliklasma ve bir elle etegin onu kapatilirken arkayi kollamak icin koselere kacilir obur el ise denk gelen kizin etegini acmak icin hazirda tutulur. genelde ders zilinin calmasi ve siralara kacisilmasiyla sona erer. bizim zamanimizda adi etek acmaca idi zaman zaman etek kapmaca olarak da anilirdi. oyunu baslatan fettan kizlar her zaman icin altlarina tayt giyerler bir sure sonra akillanan diger masumcuklar -kurban- da akillanip tayt giymeye baslarlar. bu noktada da gunun dedikodusu kimin ne renk tayt giydigi olur. altta tayt olmasina ragmen etegin acilmamasina calismak oyunun gereklerindendir, aksi davranan mizikcidir.
istop:
bir top ve bir grup kişiyle oynanır. topu tutan havaya atıp bir isim söyler, o kişi topu tutmaya çalışır, tutamazsa ebe tekrar topu tutar ve ebeliği atmak için gruptan birisini vurmaya çalışır, koşturmaca gırla. enuzaktakini kimse onun ismini çığırmak en zekice şeylerden biridir tabi. bir de isim değil renk/cisim/vs ismi çığırarak oynanan versiyonu vardır. top atıldığında herkes onu isme uygun bir şey tutmaya çalışır.
kale basmaca:
iki grup olur, belirlenen kaleler ele geçirilmeye çalışılır. gözcüler bu oyunda kilit isimlerdir.
kulaktan kulağa:
sıra halinde dizilen oyunculardan biri bir kelime ya da cümleyi sıra başındakine -ve tabi adiliğine çok çok kısık sesle fısıldayarak söyler, bu zinciri takip ederek en sondakine kıkırtılar eşliğinde gelir, en sonuncu yüksek sesle duyduğunu söylemek zorundadır.
lastik atlama:
bu oyun için en az 3 kişi gerekir, çift sayıda oyuncu olduğunda gruplu oynanır. lastiğin iki ucu birbirine bağlanır ve oyunculardan ikisinin arasına gerilir; bilekler birler, bilekle diz arası ikiler, diz üçler kalça ise dörtlerdir. en kasan yerdir dörtler uzun boyuma rağmen beceremezdim. türk usulu, alman falan vardı hepsinin atlama stili başka başka tabi.. almanlarda birler de kasınçtı ama yapardık biz.
seksek:
yere 1 2 3 üstüste 4-5 yanyana üstlerine 6 ve gene üstüne 7-8 yanyana çizilir, bir taş alınır ve 1'den başlayarak 8'e kadar ve sonra da geri başa yanmadan (çizgilere basmadan) zıplamaya çalışılır. dönüşte eğilip taşı almak da en az zıplamak kadar meşakkatli bir iştir. öyle zıplar durur dinlenirim de olmaz zıpzıpzıplamak lazım gelir. eğer oyuncu yanarsa sıra bir sonrakine geçer, her seferinde sırası gelen oyuncu 1'den başlar.
tilki tilki saat kaç:
bir ebe ve kalabalık oyuncu grubu ile oynanır. ebe gruba arkası dönük durur, grup ondan uzaktadır ve sorar "tilki tilki saat kaç?" tilki "iki büyük beş küçük" gibi bir cevap verir, grup o kadar adım atar, tilki bu sırada saymaktadır ve sayması bitip geri döndüğünde hareket eden olursa bunlar başlangıç çizgisine geri döner, gelip tilki'yi yakalayansa yeni tilki olur.
yağ satarım bal satarım [mendil saklama]:
halka halinde oturan çocukların etrafında bir çocuk "yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım. ustamın sarı kürkü var satmam onbeş liraya, zambak zumbak dön arakana iyi bak" sözleri eşliğinde (bizde böyleydi başka sözler de mevcut) döner, elinde de bir mendil vardır, arada şaşırtmaca vererek mendili birisinin arkasında bırakır. eğer arkasına bıraktığı kişi farkederse çemberin çevresinde koşturup yakalamaya çalışır, ebe boşalan yere oturana kadar yakalayamazsa yeni ebe o olur.
yakan top [yakar top]:
en az üç ama zevki çıkması için daha kalabalık grupla oynanması gereken bir de tabii topla oynanan oyun. iki kisi iki ucta durur ve grup araya geçer, iki uçtakiler ortada kimse kalmayana kadar topu birilerini vuracak şekilde öteki tarafa atar, bu sırada yerden sekmeden ya da herhangi birine vurmadan topu havada tutan kişi "can" alır, bunu sonraya saklayabildiği gibi başkasına da verebilir. en sona kalan secilen sayı kadar turda yanmazsa o (veya grubu) kazanır.
yerden yüksek:
oyunun başlamasıyla yerde kalan ve ondan kaçanlar arasında geçen deli oyundur. enka'nin soyunma odasında havlu askılarının arasında cambazlık yaparak oynadığımızı hatırlarım. dar mekanlar daha eğlenceli kılar oyunu. yere basmadığın sürece her yükseklik dahildir. yerde duran çantadan, kağıya asılmaya kadar her şey dokunulmazlığı kazandırır. olay ebe tutup ebelediğinde yerden yüksekte olmaktır. bir de ebe yükseklere gelemez yerde olmak zorundadır, tabii diğer oyuncuların da sürekli hareket etmeleri aynı yerde kalmamaları gelir.
concert reviews 2005
gorefest'le manowar arasindaki boslukta eric adams'in bir gun agaran kic kilini gorup de "hmm turkiye'ye gitmenin zamani gelmis" diye dusundugunun geyiklerini yaparken gaz bir sekilde sahneye cikan ve agzimizin payini veren -iyi ki de veren gruba tapinma toreni. joey de maio bir aralik cikip elindeki kagittan seyirciyi selamlamistir. en son soyledigi "sag olun"u anlamak bir kac saniyeye ihtiyac hissettirdiyse de butun gun calismis olmasina degmistir. kendisi ayrica turkiye'yi cok sevdigini, "true metal people"in burda oldugunu soylemistir bir de seyirciden uzatilan bayragi alip opmustur helal olsundur, bayrak konserin devamini bir hoperlor uzerinde gecirmistir. guc sistemindeki ve sesteki bi kac aksaklik haricinde tam gaz baslayan ve biten konsere tanrinin gercekten metal muzigi sevdigini kanitlamak istercesine simsekler fon olmustur -the gods made heavy metal.
grup bisten sonra sahneyi terkedince banttan "the crown and the ring" calmistir, seyirci bir agizdan ona da eslik etti.
efsaneyi yasatan manowar bu konserde ayrica gene geleceklerini, turkce dvd olacagini ve bir sonraki albumde turkce bir sarki yer vereceklerini taahhut etti. yapmadiklari takdirde "hail and kill" esliginde studyolari basilacaktir.
metalin tanrisi dio'dan sonra istanbuldan metalin krallari gecti-ruhumu teslim ettim..
uzerinden kac gun gecerse gecsin etkisini hissettirmeye devam edecek bir anidir.
21 haziran 2005 megadeth istanbul konseri
mustaine'in seyircilerden alip sadece bir kac saniye icin actigi ve sonra sahne kenarina aldığı pankartta soyle yazmaktaydi:
in our means there's metal
in our gambits there's is gain
in our decoys there's death
in our thoughts there's thee
rockistanbul 2005 günyesinde gerçekleşen konsere asıl gitme sebebimdir kendisi, bir ara güneşte sıkılırkene abimin eline geçirdigi kalem ile sağımı solumu boyarken kameramanın dibimizde bitmesi ise ayrı bir olaydır saygılar sunarım kendisine.
9 haziran 2005 sebastian bach istanbul konseri
bir onceki konser gibi (bkz: 7 aralik 2004) gene koparmistir. in a darkened room eksik kalsa da sebastian seyirciyi saglam yormustur. mimikleri ve sozleriyle istanbul seyircisinden memnun kaldigini acikca "gene" ifade etmistir. baska notlara gececek olursak:
-ikinci on grup -ismini malesef anlayamadim, wild romance imis ama- hatun vokalliydi. vokal gercekten cok saglamdi daha iyi bir sahne hakimiyeti beklesek de kendilerine en yuksek puani verdik -ben ve abim- hazirlanan ve secilen parcalar cok guzeldi ve tam bir on grup performansi sergileyerek seyirciyi bach'a hazirladilar. onlardan sonra banttan calan sarkilar her ne kadar cok guzel olsa da insanlari biraz soguttu ara fazla acilmadan sahneye bach cikmaliydi.
- sahnenin sagindaki winston standindaki hos hatun-allah icin- on grup olsun, banttan calan sarkilar olsun, bach'in kendisi olsun butun sarkilara eslik etti. -kendisini burdan takdir ediyoruz-
- ilk konsere gore bu konser daha bostu 8.30'da bazi seyirciler hala disardaydi. bach'in gelmesine yakin salon dolar gibi oldu on grubu izlemeyenler cok sey kacirdi.
- bach "youth gone wild" oncesinde seyircilere bir yelek gosterdi sirtinda "youth gone wild" yaziyordu "this is a nice jacket you keep it dude" dedi ve geri gonderdi.
- youth gone wild calmadan once gene sahneyi terk etme numarasi yapti -tabi ki yemedik.
- yeni melek gene havasizdi.
- ses duzeni daha iyi olabilirdi.
- "see you next time" -bekliyoruz.
kulak cinlamasi, bel bacak ve bilumum kas agrisina ragmen hala devam ediyor olsa hala orda olunacak konser -di.
17 subat 2005 cake istanbul konseri
konserden pek zevk alamadığımı söylemeliyim, netekim millet kendini dj karşısında, barda pubda zannediyor sahnedeki amcaları sallamaz bir şekilde zıplıyordu. uyan kardeşim barda değilsin konser bu!..
concert reviews 2004
sebastian bach cok bozmus diyenlere hem sesi hem performansi hem de fizigiyle tas cikartan konser olmustur. bunun bir diger ornegi de dio'dur. konserden ancak bir saat sonra bana idrak ettiyse de bach'i canli gordugum, muhtesem bir konser olmaktan geri kalmamistir.
konserde cosan seyirci sebo'nun gitaristiyle vay be seklinde karsilikli yuz ifadelesmesine sebep olmustur-vallahi gordum- ayrica "simdi mikrofonu gitaristin kafasina gecirecek" diye korkanlar-ismi lazim degil abim P= - herhalde sebo'nun bu konudaki ustaligini konser sonunda anlamislardir. tabi bi ara basci kafaya yiyordu ama amcam temkinli bir yandan notalari basar bir yandan seyirciyi yoklarken bir yandan da mikrofondan kacmayi basarabilmistir.
pankarti gereginden fazla acip tum arka tarafin goruntusunu kapattigi icin pankartcilara arkadaslarim adina selam ederken "see you next summer" diyip bizi bizden alan sebo'nun sozunu tutanlardan cikmasi umidiyle, "hadi ankaraya" dusuncesiyle bitmis muhtesem konser.
24 temmuz 2004 pink istanbul konseri
(yetistigim kadariyla) her yani kuyruk'tan olusan organizasyon (tuborg modern rock festivali).
biraz aciklamak gerekirse, kurban'in sarkilari sirasinda kuyrukta iceriye girmeye calisanlar 3 sarki boyunca kuyrukta beklediler (ben de) ve guzelim iki grubu kacirip teoman'in herkesi "paramparca" etmesine katlanmak zorunda kaldilar. (kendisi kabusumdur.. kendisini müzisyen ve hatta hatta sanatçı zanneden, akordu bozuk, alkolik teoman, bet sesi ve korkunc kemancısı akla hayale gelebilecek en kotu iskenceden beterdir..) yemek olarak kofte ve misir'in yaninda doner satisi da vardi ve teoman'in sahneye cikmasiyla doner kuyruguna girenler ancak "tooman" sahneden (tahminimca zorla) indirilene kadar ki surede donerlerini ancak alip yiyebildiler. bu arada "sanatcinin hangi saatte ciktigi onemlidir ben hava kararmadan cikmam" diye beyanat vermis olan bu "sanatci"miz da hava kararmadan cikmamistir. eziyet icinde dinleyenlere "neden karanligi bekledigini anladik" dedirtmistir.(kendisine acilen bir queen, bir pink floyd konser dvd'si bulmasini ve izlemesini, muzikte kalite, insanda kalite, sahne sovunda kalite nasil olur bunu gormesini ve kendisine sanatci ibaresini yakistirdigi icin utanip tum insanliktan ozur dilemesini salik veriyorum, yok hala basmadiysa zaten -ki basmaz sanmam- goruldugu ilk yerde iptal edilsin lutfen -kendisi degil ya ses telleri de yeter..)
sonra sahne pink icin gul desenli bi perde ve ne olduguna anlam verilemeyen dikenli kocaman balonlarla suslenmistir. bu arada yemek kuyrugundan yeni cikmis insanlar konser alanina gidebilmek icin baska bir kuyruga girmislerdir. (dikkatlerden kacmayan bi noktaysa teoman sonrasi konser alaninin yarisinin oyuncu degisikligi yapmis olmasidir.) pink davulun basinda "don't let me get me" ile konserini baslatmistir. "just like a pill"'in giris sozlerine uygun olarak sarkiyi yerde yatarak soylemeye baslamis bir saga bir sola gitmis gitaristlerle kafa sallamistir. bu arada geri vokal'deki sirin hatun her sarkida ziplamistir. pink'in daha iyi bir sahne sovu sergilemesini bekleyenler hayal kirikligina ugramisken, sarki sozleri, tv sovlari vs ile asina olanlar onu oldugu gibi bulmustur. sesini bir kac yerde catlattiysa da butun sarkilarini en guzel bicimde soylemis ve her sarkidan sonra cilveli bir sekilde "thank you" demeyi ihmal etmemistir.
bu arada konserin en komik ve belki de sirin anlarindan biri on taralardan birinin evlenme teklif etmesidir. pink buna "sure" diye cevap verdikten sonra akabinde beni balayina nereye gotureceksin diye sormustur alinan cevap ise herkesi kopartmistir : "to the beach"
pink'le hoplayip ziplayip sarkilara eslik edip soyundugunda "aha lan soyundu oha oha" diye ziplayan insanlara sasirip konseri "get this party started" ile bitirdikten sonra ise gene bir kuyruk insanlarin onune gelmistir; bu da konser alanindan cikma kuyrugudur, tabi cile bununla bitmeyip sonrasinda 2 saatlik bir gec-geliyoruz-sizi-bekletiyoruz-bes-milyonunuzu-almadan-da-yola-cikmiyoruz-servisi kuyruguna birakmistir. bu kuyrukta esen ruzgar altinda bekleyen insanlar bi yandan kamyonetler ve arabalarin altinda-arasinda ezilme tehlkesi yasayip, bi yandan da jandarma ve gorevlilerle papaz olmuslardir, bir gorevli kizli erkekli insanlari el kol sallayarak uzerine yurumesi sonucu korkmus kacmistir -al sana. kuyruga kaynak yapmak isteyenlerin dovulmekle tehdit edildigi konserde kuyruktaki insanlar servise binip gidenlere gipta edip, "neyse siz bari kurtuldunuz" diyerek el sallamislardir (evet evet o da bendim) ve en sonunda pespese gelen ve "oley" nidalariyla karsilanan servislere binip yeni bir kuyruga (trafik) girme suretiyle organizasyonun sonuna varmislardir.
en sonraki servis kuyrugunun en can alici ani ise iki ayak uzeri yuruyen ponpon kuyruklu yirtik file corapli beyaz tavsandir, insanlar takip etmekten kendilerini zor alikoymuslardir -wake up neo.. follow the white rabbit..
concert reviews 1999 & 2003
eski dostlarla barisip, dio sahneye cikmadan once konserden cikanlara salak gozuyle baktigimiz, organizasyona hem kufredip hem dio'yu getirdigi icin tesekkur ettigimiz rtnfest'in gorup gorebilecegi en muhtesem muzik ziyafeti. kucucuk bir adamin sahnede nasil devlestiginin, nasil seyirciye hakim oldugunun ve ustunden ne kadar zaman gecerse gecsin etkisini devam ettirip hala ayni heyecani hissettirmesinin insanin aklinin almadigi "ruya miydi" diye sordurtan, tadi damakta kalan "konser". ne varsa eskilerde mi var ne?
29 mayis 1999 overkill istanbul konseri
eskilerin andromeda'si zamaninin ministry'si simdiki spica'da gerceklesen ilk overkill konseri.
kapilarin cok uzun zaman acilmamasi -ne kadar hatirlamiyorum yarim saatten fazla olabilir- uzerine kapi dibindeki seyirciler binanin teneke kaplamasini dovmusler insanlari bina cokucek korkusu kaplamistir -yok canim daha neler-
mekanda ilk once bedava dagitilan buzlar herkesin duruma uyanmasi uzerine dandik buz dolu plastik bardagi zamanin 500 bin lirasina satilmaya baslanmistir-evet bizim yuzumuzden. sahne kati tiklim tiklim millet kolonlardayken ust katlarda artik bunalan insanlar saga sola serilmis konseri uzaktan dinlemistir.
bu arada bir takim insanlar -ay evet biz- gene alt katta olan french kiss isimli odaya tikilmis ve umarsizca konser posterleri uzerine yayilip bira icip arada camdan bakmislardir -sonradan camin disindaki insanlar da tanidik cikmistir o ayri- mekana ne alakasi oldugu bilinmeyen bir kac kiz girip "ilimineysin calio ilimineysin" diye ziplasip -ve cigliklasip- tekrar disari cikmislardir en son odacik "son kalan biralarin parasini odeyecekmis" lafi uzerine bosaltilmistir.
daha sonra bu konserden kaydedilenler boyboy televizyonlarda cesitli basliklarla gosterilmistir. ne konserdi be..
29 Mart 2006 Çarşamba
the kiss
leia: i love you
han : i know
x files - millenium - scully & mulder
phantom of the opera - christine & raoul
spiderman - spidey & mary jane
movie quotes
the village
--
hatun kisi: benim erkeklerle aram hic iyi olmamistir
jon: simdiye kadar dogru kisiyle karsilasmamissin demek ki..
--
hatun kisi: but i'm a firm believer in doing something for your own reasons, not someone else's..
10 things i hate about you
--
hatun kisi: i'm not a concept. too many guys think i'm a concept or i complete them or i'm going to make them alive, but i'm just a fucked up girl who is looking for my own peace of mind. don't assign me yours.
eternal sunshine of the spotlessmind
--
mark darcy: "I like you just the way you are."
bridget jones's diary
--
v: people should not be afraid of their governments. governments should be afraid of their people.
v for vendetta
--
valerie: the first time we kissed i knew i never wanted to kiss any other lips but hers again.
v for vendetta
--
if we can go to the moon, why are umbrellas still umbrellas?
hikaru no go
--
the draft is white people sending black people to make war on the yellow people to defend land they stole from the red people!
http://www.imdb.com/title/tt0079261/">hair
cocukluktan gelenler
patch sezen aksu'nun "sarisin" sarkisi cikmis.. e ben ne bilirim bucuruk kiz.. eve gelmisim bi gun annem "gel gel sarisinim gel" diye sarki soyluyo.. annemi sorguya cekmistim "benim babam esmer, kim bu sarisin?" diye, bir turlu sarki olduguna ikna edememisti beni, hala daha soyledikca sinir olurum P= .. babami da is arkadasindan kiskanirmisim cok kotu davranirmisim kizcagiza P=
--
gordugum her kurdele fiyonk seklinde bagli oldugu icin kurdeleye -kurdela versiyonundan da dolayi- dilim donmediginden hep fiyonk demisimdir -duzelmis olabilir bu durum bayaadir test etmedim.
--
abim iron maiden dinledigi icin ve blue jean'de metal dinleyicilerinin satanist olduklarini okudugumdan abimin seytana donuseceginden korkmustum. ona gidip "bak dinleme bu muzigi iyi degil" falan demistim kendi capimda vaz gecirmeye calisiyordum seytan olmadan, abim tabi ki beni sallamamisti ve basindan savmisti o zaman durumun vahim oldugunu dusunup uyumasini beklemistim, uyur uyumaz ilk isim kafasinda seytan boynuzlari cikip cikmadigini kontrol etmek olmustu.
--
vakti zamaninin pop ilahlari olduklari icin ve surekli basinda rakip gibi gosterildikleri icin madonna ve michael jackson'i kavga edip ayrilmis iki sevgili sanirdim. o zamanlar daha blue jean adam gibi bir dergiydi, metal dinleyenler seytan olur demiyordu hatta o zamanlar en saglam metal sayfalarindan birini de yayinlamiyorlardi..
--
pirzola'ya pizyola derdim halen ole diyorum.. donmuyor dilim..
--
lkokul birinci siniftaymisim
anneme gidip "sinifta bi cocuk var benle evlenmek istiyor" demisim.
hic hatirlamiyorum boyle bisi
dumurdayim.
--
duplolarla oynarken -bi ciftligim vardi hala da var- bir noktada durmadan sakatlik hastalik falan cikarmaya baslamistim. anormallik taa o zamanlardan..
--
yazliktayken -daha sut dislerimi dokuyordum o zamanlar hala- nedense elimi agzimi yikadiktan sonra kurulanirken dislerimi kurulama gibi bir huy edinmistim. bir seferinde -sanirim alt on dislerimden- biri elimde kalmisti. kostura kostura gidip babama gostermistim.
--
gene ilkokuldayken bir cocuk vardi adi mustafa. ben uzun boyluyum diye en arka sirada oturtulurdum benim siranin arkasi bayaa bir bostu -askiliklar falan vardi- bu mustafa kisisi de en arkada otururdu. hoca arkasini doner donmez kopar gelir salyali salyali operdi. yillar yili abim ve kuzenim "mustafa mistik arabaya kistik" diye dalga gectiler benle. nefret ettim.
sonra bir gun bu bi mallik yapiyordu sorun neydi hatirlamiyorum, hala daha konustugum arkadasim alper ahsap kalemkutusunu geciriverdi kafasina sakir sakir kan akmisti alper islah evine gitcek diye korktuyduk falan ilkokul 3tum en cok ogrenmistim bunlari teytey..
--
ortaokul hazirlik'ta sene sonu gosterimiz vardi. irisinden bir hoca gelip beni ve bir arkadasimi secti "agac" olmak icin. gorevimiz sahnede oynanacak oyunun dekor agaclarina ayak olmak, secilme nedenimiz tabii ki uzun boy ve irilik.. oyunun bir noktasinda boyumun iki kati olan tahta agaci daha fazla destekleyemedim ve kendisi yerle 45 derece aci yapmaya basladi, bunun bir sebebi de tabii agacin arkasina oyundaki rolu geregi saklanan kizin agaci ittirip durmasiydi. bir yandan da hoca gelmis naapiosun dik tut agaci diyo.. oldu canim cok istiyorsan gel sen tut.. gun gormemis yerlerimden ter akar ben o kutugun altinda ezilir ve agacin acisi 50 dereceye yaklasirken yanima destek olacak birini gondermeyi akil edebildiler. cok kizmistim.
daha sonra gosterinin son sahnesinde tum hazirlik sinifi sahneye cikip heal the world'u soyleyecektik sarkinin sonunda da bizim sinifin hocasina cicek verme gorevini bana vermislerdi -ayiptir soylemesi okul birincisiydim o sene, bir daha oyle bir derecem olmadi zaten- bir de ne goriym her yerde onume cikan hatun gene cikmis benim hocama sarilmis cicek veriyor.. filmin koptugu andir.