2025 yılı metal müzik konserleri açısından gerçekten dolu dolu geçiyor, gitmek istediğim, gittiğim ve gidemediğim konserlerde patlama yaşadım. ufak ufak sona doğru geliyoruz. an itibariyle 5 konsere biletim kaldı gerisi fiilen ve madden beni zorlayacak.. bakalım 2026'da neler bizi bekliyor. (=
gel gelelim son konserim septicflesh'e. bu sefer oturmalı bir konserdi ve ilk balkonda yerimizi aldık. hastalıktan yeni kalktığım ve neredeyse hiç durmayan bir iş temposunun içinde olduğum için oturmak çok işime geldi. daha önce pink floyd tribute konserine de yine zorluda gelmiş ve birinci balkonda izlemiştim. oturarak izlemek için fena bir salon değil gerçekten. zorlu ile zorum var o ayrı 17 eylül 2025 blind guardian konseri yazımda bahsetmiştim.
ilk girdiğimiz anda sahne ve orkestra katını kaplayan bir sis özellikle dikkatimi çekti. sise bir de parfüm mü sıkmışlar ne yapmışlar alerjiler tetiklendi yani sağolsunlar. aşağıdaki görselden de anlayabileceğiniz gibi sahneyi hiç göremedik dersek yeridir. konserin neredeyse yarısı yoğun bir sis perdesinin arkasında kaldı. şimdi bu fotoğrafta anlaşılmıyor ama öndeki grup üyelerinin arkasında beş ayrı platformda yaylılar var. sol iki platform sanıyorum ki keman, en sağ çello, onların yanı kontrbastı, orkestra şefi eren başbuğ'un karşısında yine keman ve bir farklı enstrüman vardı ama ne çalıyordu gerçekten bilemiyorum.
normalde septicflesh dinleyicisi değilim, orkestral düzen olacağı için bir heyecan ile bunu da deneyimleyelim diye gittik. fanları arasında hem memnun olanlar hem de orkestrayı gereksiz bulanlar vardı (kulak misafiri olduğum konuşmalar) gereksiz bulanları tamamen haksız bulamıyorum çünkü çello ve kontrbasları neredeyse hiç duyamadık. grubun sound'u o kadar gürültülü ve yüksek ki ancak kemanların tizleri aradan sıyrılıp gelebildi. balkon'un sorunumu yoksa ses sisteminin sorunu mu bilemiyorum ama bunun doğru olmadığını düşünüyorum. bir klasik müzik konserine gittiğimde baktığım enstrümanın (enstrüman grubunun) sesini bütün hepsinin içinden seçebilirim bu konserde asla bu olmadı. bakıyorum çellistler hararetli bir şekilde çalıyorlar ama sesleri asla yoktu.
nadiren orkestrayı görebildiğimiz anlarda bir iki fotoğraflarını çekmeye çalıştım. hepsi flu çıkmış malesef. sahne anlaşılsın diye paylaşıyorum.
baktım konser ortamına asla giremiyorum, enstrümanların yarısını duyamıyorum, orkestra orda yardırıyor ama emekleri boşa gidiyor hazır sinirim bozulmuş bari biraz gözlem yapayım o zaman dedim. yapmaz olaydım (= netekim ben hayatımda bu kadar kötü bir ışıkçı görmedim. yani o kadar kötüydü ki, konserden önce youtube'dan bir saat nasıl opere edilir diye baksam da ben otursam konsolun başına daha iyi iş çıkarırdım bence. o kadar kötüydü diyorum. hele ki hayko cepkin'i canlı izledikten sonra ışık bu işi ne kadar büyük bir parçası ve ne kadar özen istiyor anlıyorsun. mesela gojira konserinde de çok güzel bir iş çıkarılmıştı bence ışık açısından.
gel gelelim bu konserin ışıkçısına, bu arada ışık ve sis aynı noktadan mı yönetiliyor bilmiyorum ama aynı kişi ise neden ikisinin de beceriksizce olduğu benim için daha netleşir. bir kere orkestrayı neredeyse hiç net olarak göremedik. grubu hep silüet olarak gördük, belki bir kere bis konuşması yaparken vokal spiros'u görmüşüzdür o kadar. spotlar genelde vokal ve iki gitarist üzerindeydi.vokallerde sotiris geldikçe ya karanlıkta kaldı ya da kafasının aydınlandığını gördük. mesela bis'te anubis'i çalarlarken arkada bazı semboller yaptı hepsi "kara"mbole gitti.
sonra zaman zaman sahneye çıkan klarnetçiyi nasıl göremediğimizin net resmi aşağıdadır. o mikrofon orada sabit, konserin başından sonuna kadar aynı yerde durdu. arkadaşım sen nasıl bir ışıkçısın ki bunu önceden ayarlamadın ve adamın önündeki boşluğa tuttun o ışığı?
aynı şeyi zaman zaman sahneye çıkan soprano için de yaşadık. baktı ki hatun ışık ona gelmiyor, tuttu mikrofon ayağını kendisi yürüdü gitti ışığa. daha sonraki şarkılarda ise direkt umursamadan şarkısını söyledi gitti.
konserin sonunda bir yerde bayağı uzun bir süre eşlik etti gruba, ışıkçının yanına artık birisi mi geldi ne oldu deneye yanıla ışıklardan bir tanesini oynatmayı başarıp biraz kaydırdılar yani tebrik ediyorum gerçekten.
netice itibariyle orkestra tahmin ediyorum muhteşemdi (çoğunlukla duyamadım), grup çok iyiydi fakat hiçbir şey göremeyip bazen dışımdan da çeşitli aşağılamaları savurarak konseri bitirdim. aşağıda en ön sıralarda çılgınlar gibi headbang yapan arkadaşları takdir ediyorum, biz azıcık ritm tutsak bütün sıra sallandı netekim.
spiros ilk defa türkiye'de "böyle bir şey yapıyoruz", "bu gece ilk defa böyle bir şey dinleyeceksiniz" gibi bir kaç açıklamada bulunduysa da daha önce de orkestral çalışmaları olduğunu az öncelerde tespit etmiş bulunuyorum. sanırım eren başbuğ farklı bir orkestrasyon yapmış ve ilk defa dedikleri bu olsa gerek. keşke orkestrayı daha iyi duyabilseydik gerçekten. benim için biraz hayal kırıklığı bir konser oldu neticede. 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder